İnsancıl Depo

Daha küçük miktarlarda verilen siparişler, daha yüksek hizmet kalitesi seviyesi beklentisi ve daha kısa sürede teslimat istenmesi, depo süreçlerinin karmaşıklığını ve zorluğunu arttırarak adeta lojistik yöneticilerine meydan okuyor.

Büyük miktarda sermaye bağlandığı, çok sayıda insan gücü gerektirdiği ve lojistik zamanı etkilediği için maliyet merkezi olarak görülen, aslında algılanan, depolarda, süreçlerin ve operasyonların en uygun duruma getirilmesi (optimizasyon) giderek çok daha fazla önem kazanıyor.

 

Son yıllarda depolarda otomasyon ve teknoloji kullanımı artmasına rağmen hâlâ birçok operasyon ve iş, insan gücüyle yapılıyor. Depodaki çalışanlar yani insan gücü; yürüyor, bekliyor, kaldırıyor, uzanıyor, eğiliyor, itiyor ve çekiyor (kas ve iskelet bozuklukları yüzünden hem canları acıyor hem de performansları düşüyor). Ayrıca depo çalışanlarında bıkkınlık ve tükenmişlik görülüyor, çalışanların motivasyonu düşüyor ve çalışanlar, aşırı derecede yorgun oluyor.

Depoculukta yüksek çalışan devir hızı görülüyor ve nitelikli çalışan sıkıntısı yaşanıyor. Buna karşı ne yapılabilir? Akla ilk gelen çözüm, çalışanlara daha fazla ücret verilmesi olabilir. Ancak bu çözüm, şirket kârlılığını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca bir endüstrideki ücretlerin artması, diğer endüstrilerdeki ücretlerin de artmasına yol açabilir. Akla gelen ilk ve basit çözüm yerine hem tasarım ve hem yönetim bakış açısıyla “çalışanları depoda ne olumsuz etkiliyor?” ve “depoda çalışmak nasıl daha cazip ve tercih edilebilir duruma getirilebilir?” diye sormanın daha doğru olacağını düşünüyorum.

Depoların tasarımı (mimari, iç mekân, ekipman, raf sistemi, yerleşim, lay-out, vb.), depo iş süreçlerinin optimizasyonu ve deponun yönetilmesi (iş tanımları, performans yönetimi, kariyer planı vb.) için yapılan çalışmaların birçoğunda, maalesef bütününde, ekonomik sonuç esas alınarak azami verimlilik ve en düşük maliyete önem verilirken bu çalışmaların insan gücüne etkisi, göz ardı ediliyor. Diğer bir deyişle insan faktörü ve onun performansı, tasarım veya optimizasyon veya yönetim kararlarının merkezinde olmuyor.

Tasarım ve inşaat aşamasından başlayarak depo süreçlerinin genelinde insan faktörünün dikkate alınmadığını ve insanın performansına olumlu katkısı olacak yatırımların ve yönetim uygulamaların yapılmadığını düşünüyorum.

Oysa depolar, sadece ürünlerin toplandığı, depolandığı ve gönderildiği yer olmayıp aynı zamanda milyonlarca insanın çalışma hayatını geçirdiği ve ailesinden veya evinden daha fazla zaman geçirdiği yerdir. Depo tasarımı için uygulanan mühendislik ve mimari çözümler ve deponun yönetilmesi için yönetim tarzı, sadece deponun operasyonel performansını etkilemez aynı zamanda çalışanların memnuniyetini de etkiler.

Peki insan faktörü ve onların performansı niçin görmezden gelindi ve geliniyor?

Bana göre depo ile ilgili tasarımcıların ve karar vericilerin (yatırımcı, mimar, müteahhit, mühendis, danışman vs.) birçoğu; depodaki insan gücü gerektiren işlere ve saha pratiğine fazla aşina değil, insan gücü ile empati ve sempati kuramıyor, yaptıkları tasarımlarının ve verdikleri kararlarının sonucu ile yaşamak zorunda kalmıyor, depo yöneticileri, hatta çalışanlar, tasarım ve karar aşamasında yer almıyor ve özellikle “Yatırımın Geri Dönüşü“ gibi finansal kaygılar ön planda tutuluyor.

Birçok deponun temel sorununun, depoların çalışanlar için çalışabilir yer olmaması ve çalışanlara göre tasarlanmaması ve hatta yönetilmemesi olduğunu düşünüyorum.

Ofislerin mimari ve iç mekân tasarımı, çalışanların iş yapışını ve performansını nasıl etkiliyorsa depoların mimari ve iç mekân tasarımı da çalışanların iş yapışını ve performansını o kadar etkiler.

Depolar, çalışanların yani insanların ihtiyaçlarına odaklanarak tasarlanmalı ve yönetilmelidir. Buna göre depoların tasarım ve iç mekânı, daha tatmin edici, daha güvenli ve ergonomik yani daha fazla çalışabilir, estetik, eğlenceli, keyif alınan ve İNSANCIL olmalıdır; depolar, insanı ve özellikle genç işçileri daha iyi motive edebilecek şekilde yönetilmelidir; depodaki operasyonlar, motivasyon düşüklüğüne, aşırı yorgunluğa, tükenmişliğe ve bıkkınlığa yol açmayacak ve çalışma emniyetini olumsuz etmeyecek şekilde planlanmalı ve yapılmalıdır.

İnsan faktörü, depoların tasarım ve yönetim merkezinde olsaydı depolar nasıl bir yer olurdu?

Depoda çalışanlar; çocuğunuz, eşiniz, kardeşiniz olsaydı bu depo, nasıl bir depo olurdu?

Her ne kadar yukarıda bahsettiğim kadarıyla olmasa bile daha fazla insancıl depolar için gayretlerin olmaya başladı. Örneğin dünyanın en önemli emlak geliştirme ödüllerinden birisi olan olan MIPIM’in “Best Industrial and Logistics Development” kategorisini, 2017 yılında Nike Belçika dağıtım merkezi kazandı (http://news.nike.com/news/nike-laakdal-belgium-campus). Ayrıca Türkiye’de “Sign of the City” ödülünde “En iyi Endüstriyel / Lojistik Yapı (fabrika, depo, antrepo, lojistik projeler) kategorisi var ancak aday gösterilen bir depo henüz yok.

Saygılarımla, Oruç KAYA

NOT: Bu yazı, Kevin R. Gue’nun “The Human-Centric Warehouse” makalesinden esinlenerek yazılmıştır.

 

 

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir