Yüksek enflasyon, Tedarik Zincirini ve lojistiği nasıl etkiler?

Ben, çocukluğumda ve gençliğimde enflasyonist ortamda yaşadım ve maalesef bugün benim çocuklarım da özellikle on üç senedir enflasyonu yaşıyor.
2021 yılının Ekim ayında %19,89 ve sonra çok hızlı yükselişle 2022 yılının Ekim ayında %85,51 olan enflasyon, bugünlerde %50 civarındadır.

Fiyatlar, arz azaldığında ve talep arttığında artar. Enflasyon, ya toplam talebin toplam arzdan fazla olması (Talep Enflasyonu) ya da üretim maliyetlerinin artması (Maliyet Enflasyonu) nedeniyle pazardaki fiyatların yükselmesi olup paranın satın alma gücünün azalmasına yani aynı miktar para ile daha az şey satın alınmasına sebep olur; kişiler veya şirketler, yükselen fiyatlar nedeniyle daha az satın alır. Bugün “maliyet enflasyonuna” ve Ekonomist Hakan Kara’ya göre özellikle 2022 yılının ortasından itibaren “perakende” merkezli tüketim artışı nedeniyle “talep enflasyonu” birlikte görülüyor. https://x.com/ali_hakan_kara/status/1856277467486425452

20 yıl öncesine gidersek Capital Dergisinin Ağustos 2004 sayısındaki “Stok Azaldı Devir Hızlandı” yazısında “Türkiye’de stok tutma sürelerinde yüzde 50’nin üstünde azalma var. Bunu tetikleyen en önemli faktör, düşük enflasyon (Ağustos 2004’te %10,52). Enflasyonun düşmesi ile birlikte stokta mal tutmanın maliyeti, ağırlaşmaya başladı. Şirketler düşük stokla çalışmayı öğrenmeye çalışıyor. Hemen hemen her sektörde stok tutma süreleri düşüyor.” yazılıdır. https://www.capital.com.tr/capital-dergi/capitalde-bu-ay/stok-azaldi-devir-hizlandi

Günümüzün dijital ortamında müşteriler veya tüketiciler, Enflasyonist ortamda, anlık fiyat şeffaflığı ve sınırsız mal veya hizmet seçeneğine sahip olup özellikle enflasyonist ortamda bütçelerine en uygun malı veya hizmeti seçmek için çok daha fazla hassasiyet gösterecektir. Bu durumda şirketler, müşterileri kazanmak (kaybetmemek) için nasıl rekabet edecek ve örneğin yükselen maliyetlerini tedarikçilerinin üstüne mi yıkacak yoksa başka bir şey mi yapacak?

Yüksek enflasyon, tedarik zincirinin bozulmasına ve tedarik zinciri maliyetlerinin yükselmesine neden olabilir. Bundan dolayı şirketler, yüksek enflasyona karşı tedarik zincirlerinin çok daha güçlü, dirençli ve esnek olmasını sağlamalıdır.

Enflasyon, tedarik zinciri maliyetlerinin yükselmesine neden olabilir ki bu da maalesef daha fazla enflasyona ve dolayısıyla fiyat artışa neden olur. Enflasyon, tedarik zincirinin hareketini sağlayan ulaştırma için kullanılan akaryakıt fiyatlarının artışından olumsuz etkiliyor.

Şirketler, yüksek enflasyon durumunda müşteriye arzı (üretim, satış) güvenceye almak için gereğinden fazla stok tutar. Bu stok, maliyetin ve dolayısıyla fiyatın artmasına yol açar. Enflasyonun Tedarik Zincirine etkisi, özellikle envanter yönetiminde hissedilebilir; enflasyon, envanter yönetimi zorlaştırarak maliyetlerin yükselmesine ve stoklarla ilgili risklerin artmasına yol açar.

Nobel Ekonomi Ödülü alan Mundell ve Tobin tarafından da belirttiği gibi şirketler, enflasyonist ortamda yükselen maliyetlerden daha az etkilenmek için daha yüksek miktarda envanter tutar (yüksek enflasyon, şirketleri yüksek seviyede stok tutmaya teşvik eder). Bu da depolama ve envanter maliyetinin ve bunlarla ilgili risklerin artmasına yol açar. Şirketler, enflasyonist ortamda stokların doğru yönetimi için normal zamanlardan çok daha dikkatli olmalı ve hatta stok yönetimi (envanter seviyesi, EOQ, envanter devir oranı, FİFO, LİFO vs.) için mevcut politikalar ve stok yönetimini etkileyebilecek diğer uygulamalar (satış, pazarlama, üretim), tekrar gözden geçirilmelidir. Örneğin:

  • FİFO, LİFO vb. kararlar, envanterin belirli bir zaman dilimi boyunca satışa ne kadar iyi dönüştüğünü gösteren “Envanter Devir Oranını” (inventory turnover ratio) enflasyonist ortamda etkileyebilir. Şirketler, aslında düşük enflasyonist ortamda ve yüksek envanter devir oranı ile çalışmak ister çünkü bu ikisinin olması durumunda kaynaklar, daha doğru kullanılabilir. İdeal olarak, depolama maliyetini ve stokta bağlanan paranın maliyetini en aza indirmek için mümkün olduğu kadar düşük stok tutulmalıdır ancak fiyatlar yükseldikçe mümkün olan en düşük fiyattan daha fazla miktarda (uzun bir süre sonra kullanılacak veya satılacak olsa bile) ürün stoklaması yapılarak envanterini yükseltebilir ve bu da Envanter Devir Oranının düşmesine yol açar. Enflasyonist ortamda her durumda aynı (satış miktarı, satış miktarı artışı, satış fiyatı, faiz oranı, dönem) olan iki şirket için brüt kâr ve brüt kâr marjı, FIFO uygulayan şirketlerde LIFO uygulayan şirketlere göre daha fazla olabilir. Öte yandan Envanter Devir Oranı, LİFO uygulayan şirketlerde FIFO uygulayan şirketlere göre daha fazla olabilir.
  • Şirketler, enflasyon etkisi ile daha yüksek fiyatla satılacak beklentisi ile “kâr” elde etmek için büyük miktarda stoğu bir kerede satın alarak “sipariş maliyetlerini” de düşük tutmak ister. Oysa bu kâr, gerçek kâr değil, “hayalî” kârdır ve enflasyon düşerse bu “kâr”, yerini “zarara” bırakabilir. Normalden daha fazla stoğa sahip olan şirket, örneğin çok daha uzun vade, uzun garanti süresi, ilginç kampanya, “fiyatlar, çok artacak korkusu, hemen al” mesajı veren reklam, daha kısa sürede teslimat vs. yöntemler ile satışlarını arttıramazsa envanter devir oranı, düşer ve üretilen mallar, satılamadan elde kalır.
  • Normalden daha fazla miktarda satın alınarak “sipariş maliyetlerinin düşürülmesi” amacı, tedarikçilerin üretimini ve lojistiğini (depolama, nakliye vb.) olumsuz etkileyebilir ve teslim sürelerinin uzamasına neden olabilir.
  • Ekonomik Sipariş Miktarı (EOQ) modeli, “toplam stok maliyetini” asgari seviyede tutan “sipariş miktarını” belirlemek için kullanılır. Toplam stok maliyeti, “bulundurma maliyeti” ve “sipariş verme maliyeti” toplamına eşittir. Bulundurma ya da envanter tutma (taşıma) maliyeti, stok için ödenen bedelin alternatif maliyeti yani güncel faiz oranı ve stok için depolama (aydınlatma, ısıtma, kira, insan kaynağı, sigorta, kayıplar vs) maliyetlerdir. Diğer bir değişle şirketinin “İşletme Maliyeti” olarak düşünülebilir. Enflasyon, faiz oranlarını yükseltir ve bu da envanter bulundurma maliyetini arttırarak daha düşük EOQ seviyesinin oluşmasına yol açar. Piyasadaki faiz oranı arttıkça EOQ, azalır.
  • Pazarlama ve satış, pazarda söz sahibi olmak için ürünleri hafif varyasyonlarla teklif edebilir ancak ürün modellerinin sayısının artırılması, satın alma ve imalat süreçlerini zorlaştırabilir ve buradaki maliyetlerin yükselmesine sebep olabilir.

Şirketlerin satın alma, üretim ve satış süreçleri, enflasyonist ortamda çok daha zorlaşır ve karmaşık hale gelir. Artan maliyetlerin alıcıya (müşteriye) yansıtması durumunda talep, düşer ve dolayısıyla üreticiler, daha az mal veya hizmet kullanmaya (satın almaya) veya farklı kanallardan daha ucuza tedarik ihtiyacı duyabilir.

Şirketler, yüksek enflasyonun olduğu dönemlerde tedarik zincirlerini normal dönemlere göre çok daha doğru, planlı ve olası operasyonel tehlikeleri kontrol edebilecek şekilde yönetmelidir. Bu yönetim, şirketin hiçbir bölümü “ben, örneğin üretim veya satış, öncellikliyim” demeden mutlaka aynı amaç yani şirketin enflasyonist ortamdan en sağlam (yara almadan) çıkması için eş güdümlü hareketi ederek “bir zincir, en zayıf halkası kadar güçlü” ilkesi ile tedarik zincirindeki en ufak paydaşı bile kapsamalıdır.

Şirketler, tedarik zincirindeki her paydaşa mutlak destek vermeli, örneğin kamyoncuların fazla beklemeden yükleme / boşaltma yapmasının sağlanması gibi onların işleri kolaylaştırılmalı veya örneğin vadeleri uzatmak gibi onların işlerini zorlaştırmamalıdır. Yollardaki yüz binlerce bireysel kamyoncunun, enflasyon nedeniyle yollardan çekilmesi sadece ticareti değil Türkiye’deki hayatı da çok olumsuz etkiler. Malların ulaşamaması veya bozulması ve hatta işini kaybedecek olan şoförlerin eklenmesiyle daha fazla artacak olan şoför azlığı nedeniyle fiyatlar, roket gibi fırlayarak enflasyonu iyice yükseltebilir. Şirketler gibi onların tedarikçilerinin de tedarik zinciri ve lojistiği enflasyondan etkilenir. Bundan dolayı şirketler, sadece kendileri için değil tedarik zinciri içindeki ilgili bütün mal veya hizmet sağlayan tedarikçileri ile mutlak şekilde birlikte çalışarak doğru Tedarik Zinciri Yönetimi uygulamalıdır.

Şirketler, enflasyonist ortam nedeniyle tedarik zincirinin olumsuz etkilenebilecek (akışın durması veya gecikmesi) süreçleri ve bunlarla ilgili paydaşları iyi analiz etmeli ve bunlar için olarak tehlikelere karşı risk yönetimi geliştirmelidir.

Tedarik Zinciri Yönetimi, doğru yapılırsa (verimli, etkili, etkin) yükselen girdi maliyetleri iyileştirilerek maliyetlerin düşürülmesi sağlanabilir ve böylece “Maliyet Enflasyonu” düşürülebilir. Aksi durumda şirketler, hatta şirketlerin bölümleri ve şirketin tedarikçileri sadece “kendi çıkarları ve faydaları” için hareket ederse enflasyon ve sonucunda maliyetler, daha fazla yükselebilir çünkü enflasyonist ortamda artacak olan stok maliyeti ve zorlaşacak stok yönetimi, müşteriye sunulmak üzere üretilecek mal veya hizmetin birim maliyetini de yükseltecek ve bu süreci, zorlaştıracaktır. Maliyet düşürmek, sivrisinekleri öldürmek; maliyet iyileştirmek, bataklığı kurutmaktır. Sivrisinekleri, öldürmek nispeten kolaydır ama bir süre sonra oda, tekrar sivrisineklerle dolabilir. Oysa eğer bataklık kurutulabilirse odaya bir daha sinek girmez ve rahatça uyunur. Verimlilik, sinekten yağ çıkarmaktır ama sinekten çıkarılan yağ ile yemek, yapılamaz. Bu yüzden verimlilik kadar “etkili” ve “etkin” olarak çalışmak, önemlidir. Öte yandan genelde tedarik zincirinin doğru yönetilmemesi ve özelde örneğin rakiplerin “daha kısa sürede teslim” gibi rekabetçi uygulaması, olası problemlere karşı gereksiz emniyet stoğunun tutulması, tedarikçilere olan güvensizlik, talep tahminlerinin çok sapması,  her aşamadaki stoğun bilinmemesi (izlenememesi), temin süresinin uzaması, depodaki dağınıklık, depodaki operasyonel hatalar gibi stokları arttıracak diğer hareketler, maliyetlerin daha fazla yükselmesine ve dolayısıyla enflasyonun artmasına sebep olabilir.

Enflasyonist ortamda müşterilerine zorunlu olarak daha yüksek fiyatlar vermek veya yüksek fiyat vermemek için sadece maliyet düşürmek yerine tedarik zincirine daha doğru yaklaşarak maliyet iyileştirme düşüncesiyle hareket eden ve tedarikçileri ile “MIŞ gibi yapmadan” gerçekten entegre çalışan şirketler, sadece maliyet düşürmek isteyen ve “silo kültürü” yani “benden sonra tufan kopsun” düşüncesi ile hareket eden ve maliyetlerini tedarikçilerine yıkmak isteyen şirketlere göre çok daha fazla fayda (maliyet iyileşmesi, daha fazla kâr, rekabet avantajı) elde edebilir.

Hem ülkemiz ve vatandaşlarımız hem de şirketler için çok kötü olan yüksek enflasyon, aslında bizim (ülkemiz, vatandaşlarımız, şirketler) için fırsatlar da getirebilir. Şirketler, bu dönemde tedarik zincirini daha doğru yönetmek için gayret gösterebilir.

Enflasyon etkisiyle yaşan ekonomik krizler, bir gün mutlaka bitecektir. Önemli olan kriz bittiğinde hangi şirketim tedarik zincirinin ayakta kaldığıdır.  Şirketler, kendi tedarik zincirlerinin en az kayıpla bugünleri atlatması için çalışırken ekonomi politikası da şirketlere destek vermelidir. Aksi takdirde yukarıda yazdığım gibi malların ulaşamaması veya gecikme kaynaklı bozulma veya hasar nedeniyle fiyatlar, roket gibi fırlayarak enflasyonu iyice yükseltebilir.

Son söz, umarım torunlarım enflasyonla yaşamaz.

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir